Özledim.
Bir aya yakın zamandır
görmüyorum.
Tuana’yı çok özledim.
En çok ta insanı mest eden
gülüşünü özledim. Çekik gözlerini özledim. Ta beline kadar dökülen saçlarını
özledim.
Geçen gün arkadaşlarından
Ebrar ve Melike oturuyorlardı. Arkadaşları beni sevgi ile karşıladı. Tuana’yı
sordum. “Tatile gitti” cevabını aldım. Bu daha iyi oldu. Ya bırakıp gitseydi,
iyi mi olacaktı? Elbet döner bir gün.
Dün düşümde gördüm. Öyle
bir yerdeydiler ki… nasıl tarif etsem? Kısacası güzel bir yer. Yeşillik, güllük
gülistanlık derler ya! İşte öyle bir yer. Tuana ortada, bir yanında Ebrar var,
diğer yanında Melike. Görünce gülümsedi. Güneşte kalma dedi, gel otur, dedi.
Hayır oturamam acelem var, dedim ama minnet istediğim belli idi, içimdeki beni
dürtüyordu. Dönüşte dedim, dönüşte size eşlik eder, otururum dedim. Beni kendine çekti, kulağıma bir şeyler
fısıldadı. Benim için güzel olan şeyler. Memnuniyetle dedim. Belli
arkadaşlarına blöf yapacaktı.
Dönüşte istediklerini ve
fazlasını verince sevindi. Tam da sevdiklerimden, dedi. Tuana’nın mutlu olduğu
belli idi. Onun mutlu olması beni de mutlu eder.
Düş birden değişti.
Güzelim dekor tersine döndü. Onu bir eve yönelirken gördüm. Arkadaşları yine
oturuyordu. Dedim ya, dekor değişmişti. Bu defa çok olan arkadaşları içinden
Ebrar ile Melike’yi yine tanıdım. Giriş kapısı aralığından seslenen Tauna: “seni sevmiyorum artık” diyordu.
Bu aniden dönüşün nedenini
Ebrar’a sordum. Tuana’nın anne annesi, torunun yabancılarla konuşmasını
yasaklamış.
İçimden ona “deli kahpe”
demek geldi (ama demedim) “benim suçum
nedir neden bana küstün tatlı kız, minik kız,” dedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder