29 Haziran
İki gün üst üste aşinası olmadığım kentin hastanesine gidiyorum. Güler yüzle karşılanıyorum görevliler tarafından.
Doktor, “sen hasta değilsin” diyor ve ayrılıyorum.
*
30 Haziran
Uyanışım güneşten çok önce oluyor.
Uzaktaki camilerden sesler geliyor. Sesler artıyor, birbirine karışıyor. Hazırlanıyor ve iniyorum.
Apartmana
bekçilik yapan iki köpek, kapı önüne sağlı sollu yatmışlar. Yol
tamamıyla kapalı. Endişelenmem kısa sürüyor. Kısa sürüyor keza, akıllı
varlıkların biri doğuya biri batıya sürünerek yolumu açıyorlar.
Yürürken
içinde bulunduğum anı düşünüyorum. Her bir şey daha net. Günün Çarşamba
olduğunu zorlansam da biliyorum. Yani zamanın neresinde olduğumu
biliyorum. Bu da en iyisi. Zaman zaman da olsa düşüncelerimde bir
tutarsızlık sezmiyorum. Geçici bir ikilem içinde
olduğumu da (değilim). Şimdi hafızam daha canlı, daha zindeyim. Günleri,
en önemlisi de zamanı yitirmek istemiyorum.
Mabet görünüyor.
Girişteki öğrenciye mabedin adını soruyorum. “Çamlıca” diyor genç adam.
Tahminimin ötesinde saflarla karşılaşıyorum mabette. Gençlerin çokluğu beni gönendiriyor.
Dönüşte
martıların çığlıkları, kara kargaların çoklukları ve bağırtıları
dikkatimi çekiyor. İlk defa bu kadar yakından görüyorum onları. Sabahın
serinliğinde ayağımın çevresinden yürüyorlar. Sonra uçuyorlar ama
başkaları geliyor yanıma.
----------------------
Posted 23rd July 2009 by AKN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder