Bir
Yıldız Kaydı Rüyamda
Selim
DEMİRYÜREK
-Anne….!
Sessizlik.
-Anne…!
Ses, boşluğa haykırış. Boş koridoru yalayıp demir ranzalara çarparak
yönünü kaybeden bir ses: Anneee…!
Cevap yok. Şimdilik. Camları titretmeye mecali olmayan, aslında içinde
bin bir soruyu, öfkeyi, özlemi içeren
bir haykırış. Görünürde boşluğa; lakin tüm dünyaya; dünyanın da içinde olduğu
sınırlarını kendi de bilmediği tüm kainata haykırış. Cevap beklemeden.
Ümitsizliği tınısına hapsetmiş bir haykırış: Annne!
Yere çöktü. Yapacağı başka bir şey de yoktu aslında. Sarı ve kirden
yapağı haline gelmiş saçlarının uçları, gözyaşıyla ıslanmış hırçın ve öfkeli
duruşunun fotoğrafında göze çarpan bir ayrıntı olmuştu adeta. Şehre gitmeyi çok
isterdi; ancak böyle bir şehre şimdi lanet ediyordu yaptığının ne olduğunu
bilmeden. Yüreği yaşından büyüktü Ayşe’nin. Bu nedenle sözleri dağlardan çığ
koparacak kadar gürültülü, bakışı bir şahini kıskandıracak kadar sert, duruşu
bir aslan kadar heybetli olmalıydı Ayşe’nin.
Bu lanet şehre, insanlık ayıbı yaratıklara ve her melanetin mubah olduğu
öyle bir hayata ancak böyle dayanılırdı. Ama Ayşe dayanmak felan istemiyordu.
Onun isteği bir çiklet istemek kadar basit, bir bardak su istemek kadar doğal,
gözünü bastıra bastıra ufalamayı istemek kadar kolay ve güneşi tutmayı istemek
kadar imkânsızdı. O imkansız kısmını bilmeden basit, doğal ve kolay olduğunu
zannederek ve cevapsız kalışın da hırçınlığıyla kendi aleminde annesine,
gerçekte duvarlara, öfke sinmiş sesiyle bir kere daha bağırdı: Anne!!!
Asla cevap alamayacaktı. Bilmiyordu.
***
-Kızım
bekleme, hadi.
-Geliyorum
anne.
Keşke
gelmesem, ölsem hayır onu istemek günah. Böyle de yaşanmaz ki!
-Hadi..!
-…
-Saniye
dedim!
- Tamam.
İki buçuk yıl olmuş ne aradı ne
sordu. Bir de çocuk var. Ayşe’m, canım
kızım. Adı batsın, Allah canını alsın. Beddua etme, günah! Ya benim bu
çektiğime can mı dayanır?
Annem, gururu adının önünde olan,
yeleğinin cebinde kocasının kazandığı parayla dolu cüzdanı taşıyan, vara yoğa
kurban olan… Oğul delisi, dindarlığı; kısa eteği, yarım baş örtüsü ve ‘benim
kalbim temiz’ nutkundan ibaret olan, yüzündeki çizgileriyle her an birini
azarlamak için fırsat kollayan, doğuştan ihtiyar yürekli kadın. Düşmanına dahi
ikramda bulunmak için kendini feda edebilecek kadar cömert; kızına zorla
verdiği eşyadan para alacak kadar cimri kadın: Gülistan. Adıyla mütenakız
kadın.
- Kendi gitti p…i de arayıp sormuyor,
şunun derdine bak!
- …
- Daha onun haltını karıştırma!
- …
- Böyle olacağını bilsem…
Bilsen ne olurdu? Beni mi
vermezdin? Şimdi koca bulmuyor musun? Boşanmamış olduğum halde? Oğluna bekçilik
yapmam için beni okula mı gönderirdin? Yok sen benim o..bu olmamı istemezsin
değil mi anne! Şimdi neyim? Hiçim. Evde yüküm. Boğazım çok büyük, hepinizden
çok yiyorum, içiyorum, savın başınızdan beni.
- Böyle olacağını bilsem vermezdim.
Ne yapardın? Diyemiyorum. Çünkü
hep o konuşmalı, o haklı olmalı, o bilmeli, o dünyayı gezen kadın!
-Cüvap versene!
Verecek cevabım var ancak sana göre
cüvabım yok ki!
-Tamam anne, yeter!
-Ben senin için diyorum kızım.
Benim için diyorsun hep; ama
diyemiyorum.
- Hadi, geç kaldık.
-…
-Şu yüzüne gözüne bi bak, ağladın mı?
Ne münasebet, güldüm. Kahkaha attım halime. Ne kadar mutluyum. Allah
canımı alsın da kurtulayım!
-Yok bi şey hadi gidelim.
Saniye: Ufak tefek boyu, başını yarıca örtmüş, kırmızı botu, mantoyla
mont arası giysisi, hafif kilosu, beyaz teninin öfkeden kızaran haliyle,
zemherinin soğu değil yüreğinin ızdırabıyla titreyen, yaşıyla genç kız,
çilesiyle ihtiyar kadın.
- Şu herifin burnu ne
kadar büyük?
…
-Halangil gelirse bir
şey deme.
-…
-Boşanırsın!
-…
-Çocuğa ben bakarım.
Bakmazsın. Yalan söyleme! Bana
bakmıyorsun sabiye, p.. diyorsun, bakmazsın! Allah sana muhtaç etmesin.
- Sıra az kaldı
birazdan gireceğiz.
- Ben de geleyim mi?
- Yok ben girerim.
-İyi olacaksın kızım,
merak etme.
Olmayacağım.
Biliyorum. Hissediyorum. Ben Ayşe’mi düşünüyorum.
-…
-Ne oldu, doktor ne
dedi?
- Yok bişey anne, ilaç
verdi.
- Demedim mi?
Evet her şeyi sen dersin zaten. Ama
yalan ve yanlıştır. Duymak ister misin? Kan kanseri olduğumu kemoterapiye
ihtiyacım olduğunu ve ilaçların yediğim ekmek ve peynirden birkaç yüz kat
pahalı olduğunu babam almaya kalksa bile güç yetiremeyeceğini, kocam olacak
adamın bu haberle hemen evlenecek kız bakmaya başlayacağını duymak ister misin?
En önemlisi Ayşe’min yetim kalacağını ben kendime söyleyebilir miyim?
***
Annesizlik ve nihayetinde yurt.
Sığınma yeri, devletin çocuklara uzattığı şefkat eli. Dün gibi sanki ilk günü;
ama yıllar geçmiş. Sanki bir rüya.
Ayşe yurtta son yılını, on sekiz
yaşını geçireceği yeni odasına taşınmıştı. Yeni yatağından baktığında karşı
caddeyi görebiliyordu. Cadde değildi onun için anlam ifade eden, arabalar,
insanlar, simitçi yani hareketlilikti ve buradan kulağı tırmalama derecesini
kaybetmiş belki fısıltı dahi sayılabilecek ancak gerçek hayatta gürültü olarak tanımlanan sesti. Annesi
gibi. İnsanlara haykırırken fısıldadığı zannedilen annesi gibi!
-Anne, zamanı delip
geçen o ses benim kulaklarımı sağır edercesine şiddetliyken nasıl oldu da o
zaman en yakınların tarafından duyulmadı. Kaç yüz defa daha bu ve buna benzer
soruyu sorup hep aynı cevabı vereceğim?
- Onlar sağırdılar.
Gözleri kör, kalpleri taş…
Genç kız olmanın verdiği duygu
yoğunluğuyla da daha fazla düşünüyor, kah ağlıyor kah öfkesinden deliye
dönüyordu Ayşe. Dilinden dua niteliğinde dökülen şu sözler bir teselli
makamıydı sanki onun için:
Bir yıldız kaydı
rüyamda,
Işığı hala gözlerimi
kamaştırır.
Bir güz gecesi ağladı
sema,
Yüreğimi hala dolup
taşırır.
Rabbim duama icabet
edensin,
Beni en iyi bilen
sensin,
Affınla Annem taltif
edilsin
Vuslatımı yakın kıl,
Bu derdim dinsin.
(Amin)
Anneannesi öleli az bir zaman olmuştu.
Ayşe ne üzülmüş ne de yokluğunu hissetmişti onun. Hissettiği tek şey, artık
hesap verecek olmasının garip duygusuydu. Ama annesi hep içinde hep gözünün
önündeydi özellikle, son el sallaması. Annesi Ayşe’ye el sallayarak vedalaştı.
Ama o bu vedayı kabul etmedi.
-Anne, her duamda, her
hüznümde, her gözyaşımda sen varsın. Var olan sensin bak, anne. Yokluğun yok.
Elini öpmeyi, beni öpmeni özledim Anne. Seni özledim. Eksikliğin bir kara
delik, her an büyüyor. Gönül sızım, kalp ağrım oldu yüreğim dayanmıyor.
Yıldızlar kadar uzak, uyku kadar yakın, ölüm kadar gerçeksin. Anne! Beni bekle,
çok bekletirsem özür dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder